Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Şimdiye kadar, Birleşmiş Milletler’in 193 üye ülkesinden 147’si Filistin’i tanımış durumda. Fransa hükümeti ise geçtiğimiz günlerde Eylül ayında BM Genel Kurulu’nda Filistin’i resmen tanıyacağını açıkladı. Parstoday’in Mehr Ajansı’ndan aktardığına göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bu kararın “insani acıyı sonlandırma” ve “iki devletli çözüm yolunu canlandırma” gerekliliği temelinde alındığını, Filistin içindeki herhangi bir grubu desteklemek amacı taşımadığını iddia etti.
Dönüştürücü Bir Karar mı Yoksa Gösterişçi Bir Jest mi? İki Senaryo:
Birinci Senaryo; Gerçek ve Stratejik Değişime Dayalı Karar
Fransa, diplomatik riski göze alarak ABD ve İsrail rejiminin açık muhalefetine rağmen barış sürecini canlandırma girişiminde öncü olmak istiyor. İspanya, İrlanda, Belçika ve hatta Almanya gibi diğer Avrupa ülkeleri bu yolu takip ederse, Paris’in kararı iki devletli çözüm konusunda yeni bir Avrupa mutabakatının zeminini oluşturabilir.
İkinci Senaryo; Medya Tüketimi İçin Politik Bir Gösteri
Ancak diğer yandan, bu adımın sadece önemli uluslararası toplantılar öncesinde bir diplomatik gösteri ve ahlaki manevra olduğu yönünde yaygın bir kuşku var. Eleştirmenler, Fransa’nın Filistin’i tanırken İsrail rejimine ekonomik baskı uygulamak, Gazze’nin yeniden inşası için kaynak sağlamak ya da Filistin’in yönetim yapısını hukuki olarak desteklemek gibi gerçek müdahalelerde bulunmadığını söylüyor.
Bu senaryoya göre, Paris’in kararı, Avrupa’nın İslam dünyasındaki kaybettiği itibarını yeniden kazanma ve içerde Gazze’deki insani krize karşı hareketsizlik eleştirilerine cevap verme çabasıdır; ancak bu, güç dengesi veya işgal durumunda pratik bir değişikliğe yol açmaz. Bu tanıma BM düzeyinde gerçekleşse bile, abluka, toprak egemenliği ve sınırların durumu değişmediği sürece, bu adım bir ülkeyi tanımaktan çok sembolik ve icra desteği olmayan bir açıklama olarak kalır.
Bu senaryoya göre, Fransa daha önce de birçok kez Filistin’i sözlü olarak desteklemiş ancak taahhütlerini ve resmi duruşlarını pratiğe dökmekten geri adım atmıştır. 2014 yılında Fransa Ulusal Meclisi, Filistin devletini tanıyan bağlayıcı olmayan bir karar aldı ancak hükümet “henüz uygun zaman değil” diyerek bu adımı uygulamadı.
2016’da Paris, iki devletli çözüm sürecini canlandırmak amacıyla iki barış konferansına ev sahipliği yaptı ancak İsrail rejimi ve Filistinliler gibi ana taraflar olmadan ve net bir uygulama garantisi olmadan bu girişim başarısız oldu. Bu geçmişler, birçok kişinin Fransa’nın son kararını gerçek bir kopuş değil, sembolik ve etkisiz bir modelin tekrarı olarak görmesine neden oluyor.
yorumunuz